Diz sorunları olan kişiler doktorlarına başvurdukları sırada diz anatomisini önceden
biraz bilmeleri doktorları ile daha rahat iletişim kurmalarına konuyu daha iyi anlamalarına yardımcı olacaktır.
Bu amaçla:
Dizin fonksiyonel anatomisi:
İki uzun kemiğimizin ve diz kapağının oluşturduğu diz eklemi üç kemik ve iki eklemden oluşur. İki uzun kemik (tibia ve femur) arasında kalan ana diz eklemi (tibiofemoral eklem), Üstteki uzun kemik (femur) ile diz kapağı (patella) arasında kalan eklem ise diz kapağı eklemidir (patellofemoral eklem)
Bu kemiklerin birbirlerine temas ettiği alanlar kıkırdaklarla kaplıdır ve kıkırdaklar kemiklerin birbiri üzerinde sorunsuz kaymasını sağlar. Diz ekleminde kıkırdak dokuları kemiğe sıkı sıkı tutunmuş olarak 2-3 mm’dir. Sağlıklı bir eklemde kıkırdaklar çok kaygandır. Bir karşılaştırma yapacak olursak sağlıklı kıkırdak yüzeyler, iki buz parçasının birbiri üzerinde kaymasından üç misli daha rahat kayarlar. Kıkırdak dokularımız biz doğduğumuzda bize verilir ve ömür boyu bu kıkırdak dokuları ile yaşarız. Kıkırdak dokuları bozulduğu zaman malesef kendi kendilerini yenileme ve onarma yeteneğine sahip değildir.
Diz kapağı eklemimiz (patellofemoral eklem) zaman zaman çok yük taşır, zaman zaman ise fazla yük taşımaz. Örnek verecek olursak. Ayakta dururken bu eklem hiç yük taşımazken, yürürken vucut ağırlığımızın dörtte biri kadar, merdiven çıkarken vücut ağırlığımızın 3-4 misli kadar, zıplarken ise yine vücut ağırlığımızın 8-10 misli kadar yük taşır. İki uzun kemiğimiz oluşturduğu ana diz eklemi (tibiofemoral eklem) ise her daim devrededir ve aktivitemize göre her daim yük taşır.
Tibiofemoral eklem şekil olarak aslında iki uyumsuz kemik olan tibia ve femurdan oluşur. Femur yuvarlak, tibia ise düz yüzeylere sahiptir. Normal olarak bu şekilde olan iki kemik birbirini aşındırır. Tibia ve femurun kıkırdaklarının aşınmaması için iki kemiği birbirine adapte eden ‘’C’’ şeklinde menisküs dokuları vardır. Menisküs dokuları her dizde iç ve dış olarak iki tanedir ve kıkırdağımsı olan çok özel yapıları vardır. Diz hareketlerine uyum sağlayan esnekliktedirler. Menisküsler, conta gibi kenarları yüksek ortası ince bir yapıdadır. Menisküsler yuvarlak olan femur ile düz tibianın yapısal uyumunun sağlanmasının yanı sıra, binen yükün eklem de dağılmasını sağlar, gelen darbeleri emer, eklemin sabitliğine ve kıkırdakların beslenmesine yardımcı olur. Menisküsler dizlerimiz için önemli ve kıymetli dokulardır.
Diz eklemi menteşe gibi bir eklem değildir. Diz hareti sırasında üç planda ve üç aksta hareket olur. Kısacası diz eklemi kompleks bir harekete sahiptir. Dizimizi uzattığımız zaman ayağımız dışarı döner, ayaklarımızı altımıza aldığımızda ise ayağımız içeri döner. Dizin tam uzanması ve tam bükülmesi sırasında tibia ve femur kemikleri arasında yaklaşık 20 derece rotasyon olur. Bu önemli miktardaki rotasyon ile birlikte olan kemiklerimizin şekileri, kaslarımız ve bağlarımız (ligamentler) yardımı ile olur.
Bağlarımız, kemiği kemiğe bağlayan dokulardır ve her diz ekleminde iç (medial) ve dışta (lateral) olmak üzer iki yan bağ ve dizin ortasında yer alan ön (anterior) ve arka (posterior) olmak üzere iki çapraz bağ vardır. Ön çapraz bağ, anterior cruchiate ligament (ACL), arka çapraz bağ, posterior cruchiate ligament (PCL), iç yan bağ, medial colleteral ligment (MCL) ve dış yan bağ, lateral colleteral ligament (LCL) olarak adlandırılır.
Bağlarımız dizimizin sağlamlığını (stabilitesini) veren, iki uzun kemiği (tibiayı ve femuru) birbirine bağlayan dokulardır ve her daim devrededirler. Bağlarımızın kopması nedeni ile dizlerimizin stabilitesi bozulur. Kaslarımız biz dikkatli olduğumuz ve kaslarımızı kastığımız sürece dizin stabilitesine yardımcı olurlar ama boş bulunduğumuzda ve ani yüklenmelerde kaslarımız bağların fonksiyonunu göremez ve dizlerimizde boşalmalar olur, menisküslerimiz yırtılabilir ve kıkırdaklarımız bozulabilir.